"Enter"a basıp içeriğe geçin

Mesele sadece Ermeni Meselesi değil arkadaş, sen hâlâ anlamadın mı?

Sene 1971…
Devlet Memuru olarak ilk görev yeri Mardin / Nusaybin’e çıkıyor rahmetli Annemin tayini. Babamla tanışıp evleniyorlar ve ben dünyaya geliyorum.

Mardin’de hoşgörü hakim. Süryani, Ermeni, Yahudi Yezidi, Arap, Kürt, Türk demeden herkes kardeşçe yaşıyor.

İstanbul’a geldiğimizde de bu durum devam ediyor. Özellikle Boğaz semtlerinde… Beşiktaş’ta da Ermeni, Yahudi, Rum birlikte yaşıyordu o günden bugüne kadar. Sayıları azalsa da durum hala aynı.

İlk geldiğimiz yıllarda karşı komşumuz NUBAR TERZİYAN’ın evinden sokağa bakan tarafa astığı Beyaz perdede oynattığı filmleri izlerken; kendisinin Ermeni olmasının ne bizim için ne de mahalledeki lazlar için hiç bir önemi yoktu.

Süryani Özcan Amca Babamın, Eşi Sandra Abla da Annemin en yakın arkadaşıydı. Özcan Amca Hastanede son nefesini verirken babam yanındaydı.

Kuyumcu çırağı olarak Kapalıçarşı’da 8 yaşımda çalışmaya başladığımda ustam Gabriel Usta Süryaniydi. Kardeşim ise Arto Usta’nın çırağıydı. O da Ermeniydi.

Yakın arkadaşlarımız ya da sizlerin de arkadaşları, tanıdığı ortak bir çok komşumuz Ermeni, Rum, Süryani ya da Yahudiydi.

Bu arada bir dipnot: Süryaniler azınlık değildir Türkiye’de. Çünkü kendilerini azınlık olarak görmemişlerdir.

Anlayacağınız etnik kökenlerine göre değil iyi biri olup olmadığına bakılırdı insanların.

Hepimiz bu ülkenin değerleriydik ve birbirimizden bir farkımız yoktu, aynıydık.

Eskiden 1915 diye bir şey ne duymuştum ne de görmüştüm. Bu etiket son 15-20 yılda parlatılıp bize dayatılmış bir #hashtag haline getirildi. Bir de bunun yanında Yahudi – Musevi tezatı var. Yaşlılarına bakın kendilerine Yahudi derler Musevi demezler.

Ermenî Yahudî Yezidî ve Süryanî demeyi nefret sözcüğü haline getirdi gizli bir el.

İşte bu 1915 propaganda zihniyeti; insanların kökenlerine karşı kin ve nefret tohumu ekiyor. Etnik kökenlerinin söylenilmesine bile tahammül edemiyor. Türk-Kürt-Alevi-Sünni diye de ekmeye devam ediyor. Neden mi? Çok basit böl parçala yönet, istediğin gibi dizayn et.

Türkiye Cumhuriyeti ve Vatandaşları bu oyunlara gelmez, gelmeyecek, gelmemeli de çünkü faturayı ödeyen yine bizler oluyoruz. Yarınlarımız bu kavgalar içerisinde yok ediliyor, çalınıyor.

İşte bu nefret tohumları 27 Ocak 1973 tarihinde ABD Kaliforniya Eyaletinde Santa Barbara kentinde iki Türk Diplomatın, 77 yaşında Yanıkyan adlı Ermeni kökenli bir Amerikan Vatandaşı tarafından öldürülmesiyle atıldı. Hrant Dink ile günümüze kadar geldi.

Üniversitede okuduğum yıllarda Trabzon’da Rumca konuşanları görmüştüm. Hiç bir şiddet olayını duymamıştım ta ki Rahip Bronson olayına kadar.

Değerli Hocam Prof.Dr. Haluk Şahin “UNUTULMUŞ BİR SUİKASTİN ANATOMİSİ” adıyla 2016 yılında bir kitap yazdı. Diplomatlarımıza yapılan suikasti anlattı. Herkesin unuttuğu suikastle, nefret tohumlarının nasıl ekildiğini, yorumlamadan objektif bir şekilde FBI belgeleriyle detaylı olarak gün yüzüne çıkardı. Artık bu meseleye nasıl bakılması gerektiğine de ışık tuttu.

KİTABIN İNGİLİZCESİ DE ÇIKACAKTI AMA O da AYRI BİR OLAY OLDU

Yer: Hakan Pastahanesi / Beşiktaş
Zaman: Nisan 2018

Hocamla çay içiyoruz. Bu arada kitabın İngilizce çevirisi bitmiş, hatta kapağı da hazır 2-3 güne kadar baskıya girecekti. Nerede biliyor musunuz? Almanya’da… Bunlar üzerine sohbet ederken Hocamın telefonu çaldı, arayan bol rakamla bir numara idi Almanya’dan.

Telefondaki ses söyleyemeyeceği bir sebepten ötürü kitabı basamayacaklarını dile getirirken kaşları çatıldı Hocanın…

Anladık ki bir takım karanlık güçler, çekilen acıların tek taraflı olmadığını insanların bilmesini istemiyordu. Zira İngilizce basıldığında bu kitap Avrupa ve Amerika’da bir çok kişiye ulaşacaktı. Böylece objektif bir bakış bu kin ve nefret tohumlarını kurutacaktı belki.

PEKİ NE OLDU?

Gerçeklerin gündüzüne çıkmak gibi bir adeti vardır. Yine öyle oldu. Kitap en sonunda “THE HATE TRAP” adıyla İngilizce olarak Kırmızı Kedi yayınevinden çıktı. Artık dünyanın dikkatini çekebilecek bir eserimiz var. Okuyanın bir taraf olup diğer tarafa da düşman olmayacağı, sadece gerçeklerin olduğu bir eser. Özellikle yurtdışındakilere tavsiye edilmesi hatta hediye olarak paylaşılması gereken bir eser.

ÖZETLE…

Bu ülke hepimizin.
Devlet hepimizin.
Bayrak hepimizin.
Kimlik hepimizin.
Pasaport hepimizin.

SENDEN BENDEN YOK, BİZ VAR…

Biz olmazsak YOK oluruz..!

SERDAR ASLAN
BEŞİKTAŞ KENT DERNEĞİ BAŞKANI

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir